Eşref I Mahlukat Ne Demek Din Kültürü ?

Nazlim

Administrator
Admin
Global Mod
Eşref-i Mahlûkât Ne Demek?

İslam dini ve kültüründe "eşref-i mahlûkât" terimi, insanın yaratılışındaki özel konumunu ve yüceliğini ifade eden bir kavramdır. Arapçadan dilimize geçmiş olan "eşref" kelimesi, "en değerli" ya da "en üstün" anlamına gelirken, "mahlûkât" ise yaratılmış varlıklar anlamına gelir. Bu bağlamda, "eşref-i mahlûkât" ifadesi, "yaratılmışların en şereflisi" veya "yaratılmışların en değerli olanı" anlamına gelir. İslam'a göre, insan, Allah’ın en üstün yaratığı olarak kabul edilir. Bu, insanın yaratılışındaki özellikler, akıl, irade ve özgürlük gibi özellikleriyle açıklanır.

İslam’da, Allah’ın yaratmış olduğu tüm varlıklar bir amaca hizmet eder, ancak insan, diğer yaratıkların en üstününe, yani eşref-i mahlûkât'a dönüşerek, diğer varlıklardan ayrılır. İnsan, sadece fiziksel varlık olarak değil, aynı zamanda ruhsal, akıl ve vicdan yönünden de eşref-i mahlûkât olarak kabul edilir.

Eşref-i Mahlûkât Kavramının Din Kültüründeki Önemi

Eşref-i mahlûkât kavramı, İslam düşüncesinde Allah’ın insanlara verdiği değeri ve insanın bu değeri nasıl anlaması gerektiğini de ortaya koyar. İnsan, akıl ve irade sahibidir. Dolayısıyla, sorumluluk taşır. İslam kültüründe insanın bu üstün konumunun farkında olması ve bu farkındalıkla yaşamını sürdürmesi öğütlenir. Yani, eşref-i mahlûkât, sadece yaratılış açısından değil, aynı zamanda insanın sahip olduğu ahlaki sorumluluklar ve diğer varlıklara karşı duyduğu sorumluluklarla da bağlantılıdır.

İslam, insanın akıl ve vicdan sahibi olarak yaratıldığını, dolayısıyla doğruyu yanlıştan ayırma gücüne sahip olduğunu belirtir. Bu özellik, insanı diğer yaratıklardan farklı ve üstün kılar. İnsan, aklını kullanarak doğru yolu bulmalı, ahlaki sorumluluklarını yerine getirmeli ve Allah’a karşı görevlerini unutmamalıdır. Eşref-i mahlûkât, bu anlamda insanın sorumluluklarını yerine getirdiğinde gerçek anlamda değerini bulur.

Eşref-i Mahlûkât İfadesi ve Kur’an’daki Yeri

Kur’an-ı Kerim’de, insanın yaratılışıyla ilgili birkaç ayet bulunmaktadır. Bu ayetlerde insanın yaratılışındaki üstünlük vurgulanır. "Eşref-i mahlûkât" kavramı doğrudan Kur’an’da yer almasa da, insanın yaratılışı ve Allah tarafından üstün kılınmasıyla ilgili birçok ayet bulunur. Özellikle insanın akıl, vicdan ve irade ile donatılması, ona verilen bu değerli özelliklerin her birinin bir anlam taşıdığı ifade edilir. Örneğin, Bakara suresinin 30. ayetinde, Allah’ın meleklerine, insanı yeryüzünde halife olarak yaratacağından bahsetmesi, insanın üstünlüğünü ifade eden bir noktadır.

Ayrıca, Kur’an'da insanın diğer varlıklara hükmetme ve onları kullanma yetkisi de verildiği için, insanın sadece fiziksel değil, ruhsal bir yönüyle de üstün olduğuna dikkat çekilmektedir. Bu durum, insanın "eşref-i mahlûkât" olarak kabul edilmesinin sebeplerinden biridir.

Eşref-i Mahlûkât Kavramının Ahlaki Boyutu

İslam düşüncesine göre, insanın "eşref-i mahlûkât" olarak kabul edilmesi, ona yalnızca bir üstünlük değil, aynı zamanda büyük bir sorumluluk yükler. Bu sorumluluk, insanın Allah’a, diğer insanlara ve doğaya karşı olan görevlerini yerine getirmesini içerir. İnsan, yaratılmışların en değerlisi olduğu için, bu değeri sadece fiziksel varlığıyla değil, aynı zamanda düşünsel ve ahlaki duruşuyla da ispat etmelidir.

İslam ahlakı, insanı adaletli, merhametli, yardımsever, dürüst ve vicdanlı olmaya çağırır. Bu ahlaki değerler, eşref-i mahlûkât olmanın gerekliliklerindendir. Bir insanın, kendi nefsiyle ve çevresiyle barış içinde olması, Allah’ın kendisine bahşettiği değerleri doğru bir şekilde kullanabilmesinin göstergesidir. İslam, insanın aklını, iradesini ve kalbini doğru kullanarak, eşref-i mahlûkât olma niteliğini gerçekleştirmesini ister.

Eşref-i Mahlûkât Olmanın Yolları

Eşref-i mahlûkât olmanın, sadece yaratılışla ilgili değil, aynı zamanda bir davranış biçimiyle ilgili olduğu unutulmamalıdır. İnsan, Allah’ın kendisine verdiği akıl, irade ve vicdanı doğru bir şekilde kullanmalı ve bu özelliklerle ahlaki ve manevi olarak gelişmelidir. Bu noktada, İslam’ın öğrettikleri, insanın eşref-i mahlûkât olma yolundaki en önemli rehberdir.

İlk olarak, bir insanın kendisini geliştirmesi ve Allah’a yakınlaşması, eşref-i mahlûkât olma yolundaki ilk adımdır. İslam’ın temel ibadetleri olan namaz, oruç, zekat ve hac, insanın manevi olgunlaşmasına katkı sağlar. Bu ibadetler, sadece fiziksel bir eylem değil, insanın kalbinde de bir dönüşüm sağlar.

İkinci olarak, ahlaki erdemler insanın ruhsal gelişiminin temelini oluşturur. Merhamet, adalet, dürüstlük ve sabır gibi değerler, insanın eşref-i mahlûkât olarak kabul edilmesinin pekiştirilmesinde önemli rol oynar.

Eşref-i Mahlûkât ve İnsan Hakları

İslam’da insanın üstün varlık olarak kabul edilmesi, aynı zamanda insan hakları ile de yakından ilgilidir. İnsan, yaratılmışların en şereflisi olduğu için, ona haklar ve onur verilir. Bu bağlamda, insan hakları, İslam ahlakında temel bir yer tutar. Her insanın eşit ve değerli olduğuna inanılır. İnsanların birbirlerine saygı duyması, adil ve merhametli olması gerektiği öğütlenir. İnsan hakları, sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal anlamda da önemlidir.

Eşref-i mahlûkât kavramı, bireysel olarak insanın değerini yüceltirken, toplumsal anlamda da herkesin eşit haklara sahip olması gerektiğini vurgular. İnsan, diğer yaratıklara karşı sorumluluk taşıdığı gibi, aynı zamanda diğer insanlara karşı da sorumludur. Bu anlayış, İslam toplumlarında adaletin ve eşitliğin sağlanmasına yönelik temel bir ilkedir.

Sonuç

Eşref-i mahlûkât, İslam kültüründe insanın Allah tarafından yaratılmışların en yücesi olarak kabul edilmesinin ifadesidir. Bu kavram, insanın yaratılışındaki özel konumu, akıl ve irade gibi üstün özelliklere sahip olmasını ifade eder. İnsan, eşref-i mahlûkât olma sorumluluğunu, hem kendi iç dünyasında hem de toplumsal ilişkilerinde adaletli, merhametli ve vicdanlı bir şekilde yaşamayı başararak yerine getirebilir. İslam’a göre insan, sadece yaratılışıyla değil, aynı zamanda ahlaki değerlerle de yücelir. Bu nedenle eşref-i mahlûkât olmak, yalnızca bir statü değil, bir yaşam biçimidir.